Satın alma… Kulağa ne kadar sistematik, planlı ve kusursuz geliyor, değil mi? Ama bir de bu işin tam içinde olan bizlere sorun!
Satın alma… Kulağa ne kadar sistematik, planlı ve kusursuz geliyor, değil mi? Ama bir de bu işin tam içinde olan bizlere sorun! Dışarıdan görülen o düzenli sistemin ardında her gün yeni bir maceraya adım attığımız, inişli çıkışlı bir serüven yatıyor. Sabah kahvemizi yudumlayarak güne başlarken bir anda gelen “Acil!” başlıklı maillerle irkilmek ya da tedarikçimizin “Stokta yok ama ayarlayabiliriz” cümlesindeki gizemi çözmeye çalışmak bizim için sıradan olaylar haline gelmiş durumda.
Biz satın almacılar olarak, günümüzü Excel hücrelerinin arasında kaybolmuş halde şu soruyla tamamladığımız çok oluyor: “Neden kendimi kayıp bir çorap gibi hissediyorum?” Çünkü sadece rakamlarla değil, zamanla, hislerle ve bazen absürt bir mizahla mücadele ediyoruz.
Satın alma dünyasında her şey var: pazarlık masasında dökülen terler, tükenen stoklarla verilen mücadeleler ve tüm zorluklara rağmen planlarımızı gerçekleştirme çabası. Ancak, kaosun ortasında her sürecin sonunda içimizi saran o küçük zafer duygusu bizi ayakta tutuyor: “Bunu da başardık!” Çünkü hepimiz biliyoruz ki, biz satın almacılar, şirketlerin gizli kahramanlarıyız.
Elbette bu kahramanlık hikayeleri bazen biraz komediye dönüşebiliyor. Örneğin, teklif aldığımız tedarikçinin “Fiyatlar geçen hafta değişti” demesiyle başlayan trajedi, “Ama siz geri dönüş yapana kadar stoklar bitti” cümlesiyle absürt bir finale ulaşabiliyor. İşte burada devreye bizim pratikliğimiz ve yaratıcılığımız giriyor. Çünkü satın alma, yalnızca mantıkla değil, hislerle ve sezgilerle de yönetilen bir alan.
Tüm bu karmaşa, işin sonunda içimizde inanılmaz bir tatmin duygusu bırakıyor. O doğru tedarikçiyi bulduğumuzda, müthiş bir fiyat yakaladığımızda ya da son dakikada kritik bir eksikliği tamamladığımızda hissettiğimiz o küçük zafer, tüm yorgunluğa değiyor.
Belki de satın almayı en iyi şöyle özetleyebiliriz: Her gün büyük manevralar yapmıyoruz ama küçük dokunuşlarla şirketin en kritik süreçlerini sağlam bir şekilde ilerletiyoruz. Ve bu da, o kahve molasını fazlasıyla hak ettiğimiz anlamına geliyor. ☕
Satın alma, stratejiyle sezginin, mantıkla duygunun iç içe geçtiği bir yolculuk. Fiyatın düşmesini beklerken sabrı öğreniyoruz; tedarikçinin aksilikleriyle uğraşırken sakin kalmayı. Ama her gün bir adım daha atıyor ve farkında olmadan hem kendimizi hem de dünyamızı yeniden inşa ediyoruz.
Çünkü satın alma bir meslek değil; bir sanat. 🎨 Ve bu sanatı en iyi icra edenler, yalnızca rakamların değil, insanların da dilinden anlayan bizleriz.
Sevgilerimle, Burcu Gürel

